dağ başında, ahşap bir evin salaş çardağında, efil efil esen rüzgara sırtını dayayıp, usulcana çağıldayan derenin sesini ruhuna akıtıp, kırık dökük bir radyodan belli belirsiz yükselen ince bir anadolu ezgisine yüreğini yatırıp, ıhlamur ve iğde kokusunu içine çekip keyfederken, serin tatlı ve sulu bir dilim kavuna, bir kuple peynirle domatesi yoldaş eyleyip, buz gibi akan derede soğuttuğun çay bardağındaki rakıya dudağına değdirip, ruhunu huzura kavuşturmak, aklını yüreğinle uzlaştırmak için güzel bir akşam..