küçükken bayramlarda şeker toplardık.. beş on kişilik gruplar halinde örgütlenip elimize birer poşet alarak tüm mahallenin kapılarını tek tek çalardık.. komşuların, amcaların, teyzelerin bayramını kutlar, şekerlerimizi, harçlıklarımızı ve hayır dualarımızı alıp başka kapılara yelken açardık.. bazen tüm tembihlemelere rağmen mahalle dışındaki büyük ve çok katlı, ışıltılı apartmanlara daha güzel şekerleri vardır yanılsamasıyla girer, ağzımızın payını alırdık.. zenginlerin, şimdilerde çocuk şekeri tabir edilen ucuz şekerleri hatta utanmadan çay şekerini bize bayram şekeri diye yutturduklarına şahit oldu bir nesil.. ne kadar çok çeşit şeker vardı o zamanlar.. rengarenk kağıtları olan limonlusu, portakallısı, nanelisi, türkan şoray göbeklisi, kalplisi incesi, uzunu ve en kıymetlisi çikolatalısı, beyazlısı, ısırınca içinden bal çıkanı ve daha neleri.. akşama kadar o kapı senin bu kapı benim gezer, şeker dükkanına dalmış kedi misali dudaklarımızın üstünde ince ve tatlı bir çizgiyle, poşe...