Düşünüyorum
da.. neden duygularımızı, düşüncelerimizi, sevgimizi, nefretimizi, kinimizi tüm
hissettiklerimizi bütün samimiyetimizle ‘yekten’ değil de kırk atraksiyonla
kırk ayak oyunuyla sunarız karşımızdakine. Neden korkarız, nedir bizi bu
oyunlara gark ettiren temel öğreti..
Kim öğretmiş
bu insanlara, acı çekmekten, kırılmaktan, yanlış anlaşılmaktan korkma
refleksini. kim kodlamış bünyemize bu ayarları.. Bilmiyorum nedir insanları bu
hale getiren gelenek. üzücü ve acınası..
Korkmayın la
yüzleşin gerçeklerle.. Sevin acılarınızı, zayıf yönlerinizi.. Onlar sizin.
onlar sizin iç yüzünüz ve onlar sizin geçmişiniz, değerleriniz, sizi siz yapan
bilinçaltınız..
Onları
sevin, onlar sizsiniz, onlar ne kadar öteleseniz de kendinizin.. onlar sizin
üvey evlatlarınız. Onlar her red ettiğinizde paçalarınıza sarılıp ağlayanınız,
yardım isteyeniniz, şevkat bekleyeniniz.
Onları
sevin, onların zindanlarının kilidini açın.. serbest bırakın onları, onlarla
oturup konuşun uzlaşın barışın, onları sevin.. ki bu dibi delik dünyada az da
olsa huzur bulasınız..
Yorumlar
Yorum Gönder