Küçüklüğümden
beri, ne zaman başka bir milliyetten, ırktan, dinden, dilden biriyle tanışsam
heyecanla karışık bir sevinç yaşarım. Merak ederim kültürlerini, düğünlerini,
geleneklerini, efsanelerini, şarkılarını, ağıtlarını, masallarını, bayramlarını
öğrenmek isterim. Öğrendiğim her şeyden büyük bir zevk alır, bilgi hazineme
yeni renkler kazandırdığım için zenginleştiğimi düşünürüm..
Kendi
kültürüme ters gelen inançlara bile büyük bir saygıyla bakar, onları kendi
renkleriyle severim.. Çünkü ben büyüklerimden böyle
gördüm, böyle bildim. O yüzdendir ki; ırkçılık ve milliyetçiliğin her türlüsü
bana hep ilkel gelmiştir. İnsanları, diline, dinine, rengine göre ayırmak,
birini diğerinden aşağı veya üstün görmek bana hep cahilce gelmiştir. Beynim
bunu algılamakta, böyle insanları anlamakta hep yetersiz kalmıştır..
İşte
‘Çarşema Sor’ yani ‘Kırmızı Çarşamba’ bayramı da yıllar önce tesadüfen
tanıştığım bir ezidi arkadaşımdan öğrendiğim, öğrendiğimde de ''bunu nasıl
bugüne kadar duymamışım'' diye kendime şaşırdığım bir ritüeldi.. öncelikle
adından, araştırdıkça da anlamından çok etkilenmiştim. Çarşema Sor; Ezidi
inancında; doğanın bütün güzelliklerinin bir arada oluşunu, kışın bitişini,
baharın gelişini, doğanın yeniden doğuşa şahitlik edişini simgeleyen bir
bayrammış.. İçinde bulundukları zor koşullardan dolayı, kendilerinin bile belki
unuttuğu Çarşema Sor hepsine kutlu olsun..
Yorumlar
Yorum Gönder