Ne olmuş nasıl olmuşsa insan soyuna bir virüs
bulaşmış.. virüs bünyeye yayıldığında ilk olarak insandaki sevgi, merhamet,
vicdan duygularını çökertiyor.. ve bir süre sonra hızla yayılan virüs bulaştığı
insanı ucube birer mutanda dönüştürüyor.. bilim adamları sevgi aşısı
geliştiriyorlar ama mutantlar o kadar çirkin ve saldırgan ki.. aşıyı zerk
etmene bile izin vermiyorlar.. ve insan soyunu kurtarmak gene egolarından azade
bilim adamları ve iyi insanlardan oluşan bir ekibe düşüyor.. ve savaş
başlıyor.. Hayır hayır bir Amerikan filmi fantezisi anlatmıyorum size.. film
yerli.. gerçek hayattan alınmış ve iki kelime.. adı umuda yolculuk..
Doksanlı yılların ortaları. Daha yaşanabilir bir dünya hayaliyle, kelle koltukta mücadele edip, fırtına gibi estiğimiz zamanlar. Bunun sonucu olarak bilfiil tutuklanma, gözaltı, takip, polisten, jandarmadan kaçış, faşistlerle kavga dövüşten bunalmışım, bir parça nefes almak adına kalkmışım Malatya’ya ailemin yanına gelmişim. Bir yanı şehrin modern caddelerini arşınlarken, öte yanı toprağa göbekten bağlı, yarı feodal ailemin o aralar en büyük sorunu olan tarla bahçe işleri ile ilgileneyim dedim. Köydeki tarlalarla ilgili bir devlet teşviği mi ne varmış, herkese vermişler, bizimkilere vermemişler. Nasıl vermezlermiş ya, hadi kalk gidelim de neden vermiyorlarmış bir öğrenelim diye artislik yapıp, aldım annemi kalktık gittik Akçadağ’a. Bilumum resmi kurumun küflü odalarında canından bezmiş, salla başı al maaşı tadındaki memurlarından, bugün git yarın gel cevabına aldırış etmeden gezdik dolaştık, en son nüfus müdürlüğüne vardık bir evrak almak için. Adam dedi, bu evrağı ...
Yorumlar
Yorum Gönder