Yıllar sonra
eski dostlarımızla, yoldaşlarımızla bir araya geldiğimizde, bir solcu
alışkanlığı olduğundan mıdır nedir, önce sarılıp ağlaşıp ardından kavgaya
tutuştuğumuz, birbirimize darıldığımız zamanlardan birinde güzel bir dostum
demişti ki ‘’arkadaşlar etmeyin eylemeyin, birbirinizi kırmayın, artık kırklı
yaşlara dayandık bundan sonra belki dostlarımızın ölüm haberlerini alacağız bir
bir, kırgın ayrılmayın kimseyle’’ bir yandan korkmuş öte yandan da gülüp
geçmiştim.. bırak lan daha kaç yaşındayız ki ne
ölümü ağzından yel alsın demiştim..
Demiştim
demesine de sabahları bilgisayarı açtığımda birinin ölüm haberini görmüyorsam
kendimi şanslı ve mutlu hissediyorum artık şimdilerde.. son zamanlarda o kadar
çok ölüm haberi aldım ki.. belki hiçbirini çok yakından tanımıyorum, yoğunluklu
bir mesaim de olmadı.. kimiyle kalabalık bir masada oturup kahvaltı etmişliğim,
kimi ile işle ilgili görüşmüşlüğüm, kimisiyle de selam vermişliğim var.. ama
öyle genç öyle erken gidiyorlar ki insanın yüreğinin ortasına koca bir taş
yerleştirip çekip gidiyorlar öylece.. yarım bırakılmış anıları kalıyor
arkalarından, hüzünlü ve ağır..
Sonra düşünüyorum..
neyin peşindeyiz biz ya, nedir bu telaşemiz hiç ölmeyecek gibi, nedir bu
tavırlarımız.. nedir yani bu sevgisizliğimiz, bencilliğimiz.. aldığımız bir
nefes.. onu da iki dakika almasan dünya değiştiriyorsun.. bu kadar basit bu
kadar yalan hayat.. neden bu kadar önemsiyoruz kendimizi, her şeyi.. neden
keyfini çıkarmak varken takılıp kalıyoruz küçük ayrıntılara.. neden insan gibi
yaşayamıyoruz hiç birşeyi.. tek yapmamız gereken iyi insanlar olmak.. bu o
kadar zor mu.. neden içinden çıkılmaz hale getiriyoruz ilişkileri şu üç günlük
gezegende..
Yorumlar
Yorum Gönder