Ana içeriğe atla

tecavüz AKlandı

Bir an için gözlerinizi sıkıca kapatın. Varsa kendi çocuğunuzu, yoksa yeğenlerinizi yoksa komşunuzun arkadaşınızın çocuğunu gözünüzün önüne getirin. O kırmızı kurdelalı o kıvır kıvır saçlı o nazlı bakışlı kızları, o yaramaz küçük adamları bir düşünün. Ne kadar tatlılar değil mi. Düşünürken bile insanın içine bir sıcaklık bir gülümseme oturuyor dudaklarınıza.

Sonra sapık iğrenç bir yaratığın hoyrat ellerinin o çocuğun bedeninde gezindiğini düşünün. O dokunmaya öpmeye kıyamadığınız, o saçının bir teline gözünün bir damla yaşına dünyaları yakacağınız yavrulara şehvetle yaklaşan birini düşünün. Düşünemediniz değil mi ? Öfkeyle gözlerinizi açtınız. Daha ilerisini düşünmek bile istemiyorsunuz.

İşte düşüncesini bile beynimizin almadığı midemizin kaldırmadığı bu iğrenç muameleyi ülkemizde yaşayan o kadar çok çocuk var ki. Ve o çocuklar sahipsiz, o çocuklar neyin ne olduğunu bilmeden kendini kirli ve suçlu hissediyorlar. Onların omuzlarına öyle ağır bir yük bindiriliyor ki ömür boyu normal bir insan olarak yaşayamayacaklar.

Sonra, daha yaşadıkları travmayı atlatamadan onları korumakla görevli birileri çıkıp bir kereden bir şey olmaz diye açıklama yapıyor pişkin pişkin. Tecavüzcüleri, tacizcileri hayatını kaydıran insanlar dini imanı kitabı kullanarak birer birer ceza indirimi alıp elini kolunu sallayarak yeni kurbanlar peşinde dolaşıyor.


Bu çocukları koruyamayan bu çocuklara yapılanlara göz yuman, üç kuruş para alıp sesini kesen, çocuğunun yaşadığı insanlık dışı olayı hiç olmamış gibi kabul eden, tecavüze uğrayanı değil tecavüzcüyü koruyan, bir kereden bir şey olmaz diyen, bizi insanlığımızdan utandıran, çocukların gözüne bakamayacak duruma getiren ve onları aklayan herkes her kurum bu suçun ortağıdır. 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Karakolda Ayna Yok

    Doksanlı yılların ortaları. Daha yaşanabilir bir dünya hayaliyle, kelle koltukta mücadele edip, fırtına gibi estiğimiz zamanlar. Bunun sonucu olarak bilfiil tutuklanma, gözaltı, takip, polisten, jandarmadan kaçış, faşistlerle kavga dövüşten bunalmışım, bir parça nefes almak adına kalkmışım Malatya’ya ailemin yanına gelmişim. Bir yanı şehrin modern caddelerini arşınlarken, öte yanı toprağa göbekten bağlı, yarı feodal ailemin o aralar en büyük sorunu olan tarla bahçe işleri ile ilgileneyim dedim. Köydeki tarlalarla ilgili bir devlet teşviği mi ne varmış, herkese vermişler, bizimkilere vermemişler. Nasıl vermezlermiş ya, hadi kalk gidelim de neden vermiyorlarmış bir öğrenelim diye artislik yapıp, aldım annemi kalktık gittik Akçadağ’a. Bilumum resmi kurumun küflü odalarında canından bezmiş, salla başı al maaşı tadındaki memurlarından, bugün git yarın gel cevabına aldırış etmeden gezdik dolaştık, en son nüfus müdürlüğüne vardık bir evrak almak için. Adam dedi, bu evrağı ...

Kendi Karanlığında Boğulmak

    Büyük travmalar yaşayıp, acılarıyla yüzleşememiş insanlar; bilinçaltının da yardımıyla kendine birer savunma mekanizması geliştirirler. Bir daha aynı noktaya dönmemek için, o yaşadıklarını bir daha yaşamamak için etrafına görünmez duvarlar örerler. Bu insanlar günlük hayatlarını maskelerle yaşarlar. Kimseye güvenmezler, içlerindeki yaraya ulaşabilecek duygusal ilişkilere girmezler. Görünüşte hayatından memnun, mutlu mesut, esprili tiplerdir genellikle. Her şeye gülüp geçerler  herkesle alay ederler, kibirli ve soğukturlar. Yaralarını onlara hatırlatan müziklerden, romanlardan, filmlerden kaçarlar. Duygulanmazlar, sevmezler, acımasızdırlar. Dışarıya gösterdikleri kabukları o kadar serttir ki, gözlerindeki keder belli olmasın diye, donuk bir ifade ile bakarlar, göz göze gelmekten kaçınırlar, sevgiyi zayıflık olarak görürler, o yüzden sevilmezler de. Kontrollü birer ruh hastasıdır her biri, soğukkanlı birer duygu katili aynı zamanda.     Yüzleşemedikleri ac...

8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü

Lise yılları, köydeyiz kayısı topluyoruz. Şimdilerde rahmetli olmuş akraba bir kadın, annemin ağzına girmiş hararetli hararetli bir şeyler anlatıyor bana bakarak. Çaktırmadan yaklaşıyorum merakla. Filankesin oğlu senin kıza talip oldu diyor, durumları iyi, ver kızı rahat eder diyor, ver kızı size de faydası dokunur, zenginler, varlıklılar diyor. Annem uzun uzun dinliyor, ne söyleyecek diye merak ediyorum, kulak kabartıyorum heyecanla. Birden başını kaldırıp sert, bir o kadar da net bir ses tonuyla, benim kocaya verecek kızım yok diyor, ‘’benim kızım okuyacak…’’ O an annemin boynuna atlayıp, iyi ki benim annemsin demek istiyorum ama muhabbeti duyduğum anlaşılmasın diye usul usul kayısı toplamaya devam ediyorum, yüzümde hınzır bir gülümseme. Ondan sonraki gelenlere de, annem hep aynı cümleyi kuruyor. Benim kızım okuyacak! Benim kızım okuyacak.. Okudum ben de, hep okudum. Kitap okudum, düşünmeyi öğrendim, okul okudum hayatı öğrendim, üniversite okudum, direnmeyi öğrendim, haksızlığ...