Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Ocak, 2017 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

hayır

rüyamda kocaman bir çınarın altında, usulca çağıldayan bir derenin kenarında, efil efil esen bir rüzgarın bağrında, sararmış yaprakları kocaman ayaklarıyla ezerek gelen aksakallı, pakyüzlü, uzun entarili bir dede gördüm.. gel yawrım korkma ben senin deden sayılırım dedi.. o an içimi bir ferahlık bir huzur kapladı.. vardım dedenin buruşuk ellerini öptüm niyaz eyledim.. asasıyla çenemden tuttu ayağa kaldırdı beni.. bak yavrucum ben dahil kimseye böyle hörmet etme, ne biliyorsun ben kimim.. gandalf mıyım yoksa saruman mı.. dikkat et alem puşt olmuş gızıım dedi.. her sakallıyı deden sanma yavruum dedi.. beyaz saçlarını omuzunun ardından savururken, beyaz uzun sakalını yele verdi.. asasını bir kayaya yasladı ve yaşlı gözlerini kısarak uzaklara devirdi.. bir süre öylece kaldı.. ben içimden töbe bu nasıl aksakallı dede lan diye düşüncelere dalmışken asasıyla omzumu dürttü.. buyur dede dedim saygıyla.. sol elimi açtı ve içine bir tane tohum koyup kapadı avucumu.. bu tohuma iyi bak...

söyle

söyle ne yaptık insanlığa gölge düşüren söyle yanılgılarımızı, kaybedişlerimizi anlat kandırılışlarımızı, düşüşlerimizi hatırla bıçağımıza ay düşmüştü karanlıkta söyle kötülükleri, aç zındanların kapısını söyle nasıl acımadan öldürdük birbirimizi söyle anlat onlara ilk kim bozdu yeminleri söyle önce aydınlık mıydı, karanlık mı ilk kim sattı ruhunu şeytana söyle günahsız bir ömrün bedeli bu mu söyle..

hrant dink

sisli puslu bir deniz beliriyor önce.. koyu maviye çalan denizi köpükleriyle beyaza boyayan bir gemi süzülüyor nazlı nazlı.. bir adam güvertede oturmuş başını göğe kaldırmış martıları seyrediyor.. biraz yaklaşıyorum, yüzünde tedirgin gölgeler mi dolaşıyor.. hayal kırıklığı mı gözlerindeki yoksa dudağının kenarında belli belirsiz bir gülümseme mi var kestiremiyorum.. birden başını çeviriyor, yarı kırgın yarı solgun biraz da acıdan çatallaşmış sesiyle.. ‘’güvercinlerin kanatlarını kana buluyorlar mı hala’’ diye soruyor ruh halinin güvercin tedirginliği içinde.. başımı önüme eğip susuyorum.. sol gözünden bir damla yaş süzülüyor, bir şey söyleyecek oluyorum boğazımda düğümleniyor kelimeler.. elimi uzatıyorum dokunamıyorum.. kederli yüreğini, gölgeli solgun yüzünü, kırgın hüznünü, özlemlerini, umutlarını asıyor cevapsız sorularına.. karanlık rüzgarlara karşı kanat çırpan bir albatrosun peşine takılıp gözden kayboluyor sonra..

ah

ah bu karın yağışı nazlı nazlı dökülüşü ruhuma usulca süzülüşü kederimi inceliğiyle örtüşü yüreğimi mest edişi.. ah bu karın yağışı buz tutmuş yüreğimi çözüşü gönlümün bitmez arayışı buldum sanışı ah bu neyin aldanışı.. ah bu karın yağışı kışın en güzel nakışı bir pencere önü bakışı yüzümün istemsiz gülüşü ah bu neyin iç çekişi..

biz varsak var olur hayat..

insanın en kötü hali nedir biliyor musunuz.. insanın en kötü hali; ne üzülmesi, ne kızması, ne bağırıp çağırması, ne de isyankar halidir.. insanın en kötü, en berbat, en bedbaht, en zavallı ve dahi en ürkütücü hali vazgeçme halidir.. her şeyden, herkesten vazgeçmek... üzülmek de, bağırmak da, çıldırmak da, isyan etmek de kendi içinde ufacık da olsa bir umut barındırır çünkü.. ama vazgeçmiş insan yaşamın çok uzağındadır.. vazgeçmiş insan, umutlarını bir bir tüketmiş, yüreğini derine gömüp üstüne toprak atmış.. ruhunu alıp karanlık tarafa yol almış demektir.. o yüzden hala nefes alabiliyorsak, şu bed gezegenin şu vizyonsuz memleketinde.. ne olursa olsun umudumuzu kaybetmeyelim.. vazgeçmeyelim son kalan güzelliklerden der bu kardeşiniz.. annemin dediği gibi, hayat bizi üstünden silkelese de biz eteklerine tutunmalıyız inatla.. biz varsak var olur hayat..