eskiden evrensel kültür merkezi vardı heykelde bilen bilir.. bir yanı kütüphane, öte yanı tiyatro salonu, beri yanı cafe idi.. dört bir yanı da yeşil bursa’ya tepeden bakan, bahar akşamları efil efil esen rüzgarlı bir terastı.. her akşam iş veya okul çıkışı ulvi bir görev gibi soluğu orda alırdık.. şimdiki gibi program yapmana, aman yalnız gitmeyeyim, tek oturmayayım demene hacet olmadığı yıllardı.. ne zaman gidersen git, senin gibi en az bir tanıdığın gül cemalini görme ihtimalin vardı.. tanımasan bile iki çay arası derin bir sohbete dalıp tanış olurdun haliyle..
özellikle pazar günleri, şehrin bilmem hangi ücra mahallesinden uykulu gözlerle kalkar, leman dergimizi, peynirli poaçalarımızı alıp taze demlenmiş çaya katık ederken dost meclisinde oturup, kültürün sanatın dibini yudumlardık.. hiçbir yerde gösterilmeyen yasaklı, yakası açılmadık filmleri gösterime sunar, film bittiğinde saatlerce kritiğini yapar, hararetli tartışmalara gark olurduk.. yeni çıkan kitapları enver abinin can kitap evinden temin eder, birbirimize ödünç verirdik gülümseyerek.. çayları her gün birimiz ısmarlar, parası olmayana bulaşık yıkatırdık hunharca..
bazı zamanlar üstadlar, şairler, edebiyatçılar hatta komedyenler gelirdi.. şimdilerde ünlü ve öfkeli, o vakitler ünsüz ve mütevazı insanlarla hemhal olmuşluğumuz vardı.. en güzel en devrimci abilerimiz oradaydı.. en samimi sohbetlerimiz, en güzel muhabbetlerimizin tadı hala damağımızda.. şimdi düşünüyorum da ne çok şey katmışlar bünyemize.. illegaliteden legale evrilen bir devrimci kuşağın derbeder gençliğini ne de güzel kanalize etmişler kültüre sanata.. iyi ki de etmişler be.. özlüyorum..
Yorumlar
Yorum Gönder