insanların birbirinin ağzına bakıp öykündüğü bu ahir
zamanlarda, bir duygu bükücüsü, bir anlam arayışçısı, bir mana avcısı, bir düş
kurucusu olmaya teşne, bir değişik bünye olarak anlaşılsam da, anlaşılamasam
da.. yüreğini yüreğimin yanına yatıranlar, yüreğimin ritmini artıranlar, aklımı
bulandırıp ayar verenler, taşlayanlar, alkışlayanlar, pışpışlayanlar,
kışkışlayanlar, kıyamayıp gül atanlar, gülü dalında sevenler, gülü koparıp
kitap arası edenler, gülistana bodoslama dalıp çimenleri
ezenler, sevenler, sevmeyenler, beğenenler, yerenler, sen de mi yazar oldun
diyenler, onore edenler, ruhumu okşayanlar, evveliyatımı güzelleyenler, ruh
ağacımı baltayanlar, tomurcuğu koklamak yerine dalından koparıp suya koyanlar,
duygulular, duygusuzlar, kendini benden içre bilenler, kendini bende
sınayanlar, kendini yitirip bende bulanlar, aşıklar, maşuklar, benciller,
sevgisizler ve sevdalılar.. iyi ki varolmuşsunuz hayatımda herşeye rağmen..
Doksanlı yılların ortaları. Daha yaşanabilir bir dünya hayaliyle, kelle koltukta mücadele edip, fırtına gibi estiğimiz zamanlar. Bunun sonucu olarak bilfiil tutuklanma, gözaltı, takip, polisten, jandarmadan kaçış, faşistlerle kavga dövüşten bunalmışım, bir parça nefes almak adına kalkmışım Malatya’ya ailemin yanına gelmişim. Bir yanı şehrin modern caddelerini arşınlarken, öte yanı toprağa göbekten bağlı, yarı feodal ailemin o aralar en büyük sorunu olan tarla bahçe işleri ile ilgileneyim dedim. Köydeki tarlalarla ilgili bir devlet teşviği mi ne varmış, herkese vermişler, bizimkilere vermemişler. Nasıl vermezlermiş ya, hadi kalk gidelim de neden vermiyorlarmış bir öğrenelim diye artislik yapıp, aldım annemi kalktık gittik Akçadağ’a. Bilumum resmi kurumun küflü odalarında canından bezmiş, salla başı al maaşı tadındaki memurlarından, bugün git yarın gel cevabına aldırış etmeden gezdik dolaştık, en son nüfus müdürlüğüne vardık bir evrak almak için. Adam dedi, bu evrağı ...
Yorumlar
Yorum Gönder