Çocukluğumun bol travmalı dönemlerinde,
evdeki bantları dinlerken, Ali Kızıltuğ’un, yama dağları türküsündeki acıklı hikayede, silah sesleri arasında yükselen ‘elifi
vurdular, elifi vurdular’ çığlığını duyunca, annemi vurduklarını sanıp ağlamaya
başlardım. Gittiğini duyunca o geldi aklıma boğazım düğümlendi son kez.. Gitmiş..
Bir ozan daha gitmiş geçmişimizi, acılarımızı, çocukluğumuzu avucumuza döküp bir
güzellik daha yol almış bu dünyadan, uğurlar ola.. #AliKızıltuğ
Doksanlı yılların ortaları. Daha yaşanabilir bir dünya hayaliyle, kelle koltukta mücadele edip, fırtına gibi estiğimiz zamanlar. Bunun sonucu olarak bilfiil tutuklanma, gözaltı, takip, polisten, jandarmadan kaçış, faşistlerle kavga dövüşten bunalmışım, bir parça nefes almak adına kalkmışım Malatya’ya ailemin yanına gelmişim. Bir yanı şehrin modern caddelerini arşınlarken, öte yanı toprağa göbekten bağlı, yarı feodal ailemin o aralar en büyük sorunu olan tarla bahçe işleri ile ilgileneyim dedim. Köydeki tarlalarla ilgili bir devlet teşviği mi ne varmış, herkese vermişler, bizimkilere vermemişler. Nasıl vermezlermiş ya, hadi kalk gidelim de neden vermiyorlarmış bir öğrenelim diye artislik yapıp, aldım annemi kalktık gittik Akçadağ’a. Bilumum resmi kurumun küflü odalarında canından bezmiş, salla başı al maaşı tadındaki memurlarından, bugün git yarın gel cevabına aldırış etmeden gezdik dolaştık, en son nüfus müdürlüğüne vardık bir evrak almak için. Adam dedi, bu evrağı ...
Yorumlar
Yorum Gönder