Ana içeriğe atla

Devrim'e

Duydum ki; gönlü güzel, kalemi güzel bir dostum, baskıya verdiği ikinci kitabında, yüreğinin imbiğinden damıtıp duygularını, bize de iki kelam etmiş. Mektubunu aldım güzel dost, hep var olasın..

Devrim’e
Düzce notlarıma asılı kaldı aklım,yollar demiştim,can bıraktığım,can kattığım yollar,uzayıp gitmişti,
Apo için Kadıköy,Acıbadem ne ise benim için Düzce oydu.
Öyküyü hep yarım bırakan
acıtan bir es oluyordu yollar.
Mudanya yolu el işlemesi halı gibi serildi ruhumda ,Taraça;yedi rengi kendi içinde ana sıcaklığı ile saran,yedi kapılı şehirdi.
Çağırdın geldik
Bir davetin,kırmızıya not düşmesiydi.
Ne çok değişmişti o mevsimsiz yeşil kent,
“Sen bu binayı iyi tanırsın”cümlesini söylerken,emniyet kemeri bağlıydı,zulmün aymazlığında
Koskoca bina;
Bursa emniyet.
Yokuşu çıktık dağ boyu,down sendromlu o kırmızı yanaklı çocuk eşlik etmişti gözleme sıcaklığına ,
Abaca hala orada mıdır Devrim?
Meczup aşklar,imler,imgeler
Benan,aymaz bira kırgınlığı
Yıldızlar
Ne çok şey sığmıştı zamansız
Saat aralığına.
“Maksadım demiştim
Aşmasın bu kentin dağını”
Biri vardı
Birileri vardı
Biri hep vardı
Birileri hep vardı
Birden bire biri vardı
Tabii sen bu mektubu okurken
-bu ne oğlum ,
dediğini duyuyorum,
Bir muhasebat kalemine ne yazayım,
Serde bazen ağız dolusu cümle fazlalığı oluyor işte,
Sopadandır
Çekiyor diyelim.
Okuyorum fırsat buldukça seni,şu ay ille de ay diyorsun ya,
Ezber edilmiş bir kitap gibi dilime dolanıyor,
-Ay bu ne haldır
-Ay aylara karışmış
Ve o Elazığ ağzı ile bazen de,
-sen aylara karışasın
Diyorum.
Kaç çay içtik anımsamıyorum
Kaç sayfaya sığar o dost gülüşü
Dost yüzü bilmiyorum
Hani olurda gelirsem yine
Onca merdiveni bir daha çıkmam
Onu biliyorum
Ve biliyorum ki;
Güzel kalbi olanlar,güzel sever
Yüreğinden öperim.
Sevgiyle kal ...
Temmuz Ateştir İdil/mektuplar

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Karakolda Ayna Yok

    Doksanlı yılların ortaları. Daha yaşanabilir bir dünya hayaliyle, kelle koltukta mücadele edip, fırtına gibi estiğimiz zamanlar. Bunun sonucu olarak bilfiil tutuklanma, gözaltı, takip, polisten, jandarmadan kaçış, faşistlerle kavga dövüşten bunalmışım, bir parça nefes almak adına kalkmışım Malatya’ya ailemin yanına gelmişim. Bir yanı şehrin modern caddelerini arşınlarken, öte yanı toprağa göbekten bağlı, yarı feodal ailemin o aralar en büyük sorunu olan tarla bahçe işleri ile ilgileneyim dedim. Köydeki tarlalarla ilgili bir devlet teşviği mi ne varmış, herkese vermişler, bizimkilere vermemişler. Nasıl vermezlermiş ya, hadi kalk gidelim de neden vermiyorlarmış bir öğrenelim diye artislik yapıp, aldım annemi kalktık gittik Akçadağ’a. Bilumum resmi kurumun küflü odalarında canından bezmiş, salla başı al maaşı tadındaki memurlarından, bugün git yarın gel cevabına aldırış etmeden gezdik dolaştık, en son nüfus müdürlüğüne vardık bir evrak almak için. Adam dedi, bu evrağı ...

Kendi Karanlığında Boğulmak

    Büyük travmalar yaşayıp, acılarıyla yüzleşememiş insanlar; bilinçaltının da yardımıyla kendine birer savunma mekanizması geliştirirler. Bir daha aynı noktaya dönmemek için, o yaşadıklarını bir daha yaşamamak için etrafına görünmez duvarlar örerler. Bu insanlar günlük hayatlarını maskelerle yaşarlar. Kimseye güvenmezler, içlerindeki yaraya ulaşabilecek duygusal ilişkilere girmezler. Görünüşte hayatından memnun, mutlu mesut, esprili tiplerdir genellikle. Her şeye gülüp geçerler  herkesle alay ederler, kibirli ve soğukturlar. Yaralarını onlara hatırlatan müziklerden, romanlardan, filmlerden kaçarlar. Duygulanmazlar, sevmezler, acımasızdırlar. Dışarıya gösterdikleri kabukları o kadar serttir ki, gözlerindeki keder belli olmasın diye, donuk bir ifade ile bakarlar, göz göze gelmekten kaçınırlar, sevgiyi zayıflık olarak görürler, o yüzden sevilmezler de. Kontrollü birer ruh hastasıdır her biri, soğukkanlı birer duygu katili aynı zamanda.     Yüzleşemedikleri ac...

8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü

Lise yılları, köydeyiz kayısı topluyoruz. Şimdilerde rahmetli olmuş akraba bir kadın, annemin ağzına girmiş hararetli hararetli bir şeyler anlatıyor bana bakarak. Çaktırmadan yaklaşıyorum merakla. Filankesin oğlu senin kıza talip oldu diyor, durumları iyi, ver kızı rahat eder diyor, ver kızı size de faydası dokunur, zenginler, varlıklılar diyor. Annem uzun uzun dinliyor, ne söyleyecek diye merak ediyorum, kulak kabartıyorum heyecanla. Birden başını kaldırıp sert, bir o kadar da net bir ses tonuyla, benim kocaya verecek kızım yok diyor, ‘’benim kızım okuyacak…’’ O an annemin boynuna atlayıp, iyi ki benim annemsin demek istiyorum ama muhabbeti duyduğum anlaşılmasın diye usul usul kayısı toplamaya devam ediyorum, yüzümde hınzır bir gülümseme. Ondan sonraki gelenlere de, annem hep aynı cümleyi kuruyor. Benim kızım okuyacak! Benim kızım okuyacak.. Okudum ben de, hep okudum. Kitap okudum, düşünmeyi öğrendim, okul okudum hayatı öğrendim, üniversite okudum, direnmeyi öğrendim, haksızlığ...