Ana içeriğe atla

yağmur

olmaz ki ama bu kadar da yağılmaz ki
yağmurdur dedik candır
berekettir dedik bastık bağrımıza,
adına methiyeler dizdik, güzellemeler yaptık
ahmak ıslatanında ıslandık sevdiceğimizle.
günü geldi dumanlı başımızı yasladık koynuna
acımız dayanılmaz olunca,
yüreğimizin kederini akışına yoldaş eyledik,
huzur bulduk.
günü geldi gözyaşlarımızı katık ettik damlalarına,
kaçırarak gözlerimizi bir veda sarılışında.
seninle ıslandık,
seninle serinledik nefes aldık kimi gün.
sen yağarken dışarıda ince ince, dayadık başımızı cama,
en güzel hayallere daldık.
senle güzeldi o akşamüstü demlenen çayın kokusu tadı
buğuladığın camlara çizdik acemi kalplerimizi
velhasıl seni hep sevdik biz yağmur
hep sevdik be..
sen ne yaptın
canı yanmış terkedilmiş bir sevgilinin
hoyratça akıttığı gözyaşları gibi dolandın ayaklarımıza
delice attığın çığlıklara boğdun bizi.
kestin sesimizi.. kestin nefesimizi
delirdin coştun kendini de bizi de tahrip ettin.
nedir seni bu kadar kederlendiren delirten
nedir seni bu kadar hırçınlığa boğan
bu intikamın kime, senin derdin nedir yağmur
biz sana ne ettik.
nedir bu çılgınca çağlayışın
bunalttın bizi hiç durmadan deli bir çay gibi akışınla
kara bulutlarınla.. puslu yüreğinle
yeter artık bi dur bi sus bi sakin ol ya
neyse anlat derdini usul usul
ahmak ıslatırcasına
sessizce,
ince ince
ha işte böyle
sakiiin..
gel buraya serseri seni..



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Karakolda Ayna Yok

    Doksanlı yılların ortaları. Daha yaşanabilir bir dünya hayaliyle, kelle koltukta mücadele edip, fırtına gibi estiğimiz zamanlar. Bunun sonucu olarak bilfiil tutuklanma, gözaltı, takip, polisten, jandarmadan kaçış, faşistlerle kavga dövüşten bunalmışım, bir parça nefes almak adına kalkmışım Malatya’ya ailemin yanına gelmişim. Bir yanı şehrin modern caddelerini arşınlarken, öte yanı toprağa göbekten bağlı, yarı feodal ailemin o aralar en büyük sorunu olan tarla bahçe işleri ile ilgileneyim dedim. Köydeki tarlalarla ilgili bir devlet teşviği mi ne varmış, herkese vermişler, bizimkilere vermemişler. Nasıl vermezlermiş ya, hadi kalk gidelim de neden vermiyorlarmış bir öğrenelim diye artislik yapıp, aldım annemi kalktık gittik Akçadağ’a. Bilumum resmi kurumun küflü odalarında canından bezmiş, salla başı al maaşı tadındaki memurlarından, bugün git yarın gel cevabına aldırış etmeden gezdik dolaştık, en son nüfus müdürlüğüne vardık bir evrak almak için. Adam dedi, bu evrağı ...

Kendi Karanlığında Boğulmak

    Büyük travmalar yaşayıp, acılarıyla yüzleşememiş insanlar; bilinçaltının da yardımıyla kendine birer savunma mekanizması geliştirirler. Bir daha aynı noktaya dönmemek için, o yaşadıklarını bir daha yaşamamak için etrafına görünmez duvarlar örerler. Bu insanlar günlük hayatlarını maskelerle yaşarlar. Kimseye güvenmezler, içlerindeki yaraya ulaşabilecek duygusal ilişkilere girmezler. Görünüşte hayatından memnun, mutlu mesut, esprili tiplerdir genellikle. Her şeye gülüp geçerler  herkesle alay ederler, kibirli ve soğukturlar. Yaralarını onlara hatırlatan müziklerden, romanlardan, filmlerden kaçarlar. Duygulanmazlar, sevmezler, acımasızdırlar. Dışarıya gösterdikleri kabukları o kadar serttir ki, gözlerindeki keder belli olmasın diye, donuk bir ifade ile bakarlar, göz göze gelmekten kaçınırlar, sevgiyi zayıflık olarak görürler, o yüzden sevilmezler de. Kontrollü birer ruh hastasıdır her biri, soğukkanlı birer duygu katili aynı zamanda.     Yüzleşemedikleri ac...

8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü

Lise yılları, köydeyiz kayısı topluyoruz. Şimdilerde rahmetli olmuş akraba bir kadın, annemin ağzına girmiş hararetli hararetli bir şeyler anlatıyor bana bakarak. Çaktırmadan yaklaşıyorum merakla. Filankesin oğlu senin kıza talip oldu diyor, durumları iyi, ver kızı rahat eder diyor, ver kızı size de faydası dokunur, zenginler, varlıklılar diyor. Annem uzun uzun dinliyor, ne söyleyecek diye merak ediyorum, kulak kabartıyorum heyecanla. Birden başını kaldırıp sert, bir o kadar da net bir ses tonuyla, benim kocaya verecek kızım yok diyor, ‘’benim kızım okuyacak…’’ O an annemin boynuna atlayıp, iyi ki benim annemsin demek istiyorum ama muhabbeti duyduğum anlaşılmasın diye usul usul kayısı toplamaya devam ediyorum, yüzümde hınzır bir gülümseme. Ondan sonraki gelenlere de, annem hep aynı cümleyi kuruyor. Benim kızım okuyacak! Benim kızım okuyacak.. Okudum ben de, hep okudum. Kitap okudum, düşünmeyi öğrendim, okul okudum hayatı öğrendim, üniversite okudum, direnmeyi öğrendim, haksızlığ...