Hekimhan’a bağlı bir dağ köyündeydik. Babanın
tayini oraya çıkmıştı. Çanakpınar köyüne bağlı İşlaman mezrası. Dağ başı,
ilçeye altı saat yürüme mesafesinde. Baban, arkadaşının katırıyla, ayda bir
ilçeye iner, öte beri alıp gelirdi. Tek odalı bir lojmanda oturuyorduk. Ama çok
güzel bir köydü, yemyeşil, bahar gelmiş mis gibi bir hava. Baban sabahın köründe
ava çıkmış daha dönmemişti. Sürekli keklik avına çıkardı sana hamileyken hemen
her gün keklik getirirdi. Kaç defa dedim babana artık ava çıkma diye. Derler ki
keklik avlamak uğursuzluk getirirmiş, iflah olmazmış vuranlar. Hep korkardım
hiç istemezdim gitmesini.
İşte öyle güzel bir bahar akşamı babanı
beklerken, komşumuz Zekine ablayla kapının önünde dertleşiyoruz. O akşam,
kızına görücü gelecekmiş, evde yemek yapacak bir şey yokmuş, iki ayağı bir
papuca girmiş, kocasına söylenip duruyor. Gözü körolasıcaya dedim kaç defa,
inmedi kasabaya, ne yapacağım ben şimdi, rezil olacağım misafirlere. Tam o
sırada baban göründü uzaktan. İki elinde ikişer keklik tutuyor. Zekine ablaya,
aha bunlar senin kısmetin abla, al bu keklikleri, misafirlerine yemek yaparsın
dedim verdim. Nasıl sevindi, Allah senden razı olsun Elif bacı diye, dua ede
ede gitti.
Zekine abla keklik etinden iki tane saç
kömbesi yaptı. İçinden iki üç dilim aldım, gerisini verdim, Hazırladık sofrayı,
karnım burnumda, az oturdum, oğlanları alıp eve geçtim. Gece geç vakit sancım
tuttu, oğlanı yolladım, gitti babanı çağırdı. Ben sancıdan bağırıyorum, baban
kolumdan tutmuş halay çekiyor. -hiç işte deli adamın her şeyi deli- Bir yerden
mi duymuş, okumuş ne, böyle yapınca doğum kolay oluyormuş. Dedim herif ölüyorum,
git Zekine ablayı çağır, ebe neneyi çağır.
Baban gitti çağırdı kadınları, doğum başladı.
O acının sancının içinde Zekine abla gelmiş yanıma, Elif bacı nolursun kızıma
dua et, yeri iyi olsun, bahtı açık olsun. Allah, böyle darda olanların duasını
kabul edermiş dedi. Ne yapayım ben de dua ettim kızına, şansı bahtı açık olsun
diye. Çok kolay oldu doğum. Altın ebe dedi; hay senin anana babana rahmet,
altmış atmış altı tane doğum yaptırdım, bu kadar temiz bir doğum görmedim. Öyle
güzel geldin işte, iyi ki de geldin. Böyle pembe güzel bir bebektin, gözlerin
yumuk yumuk.
Baban geldi kucağına aldı seni, kız olduğunu
duyunca biraz şaşırdı. Altın ebe karnıma bakıp, bu kesin oğlan diye diye baban
üçüncü oğlunun geleceğini düşünmüş herhal. Ama sonra çok sevindi kızım oldu
diye. Bilirsin sana çok düşkündür hala. Valla şimdiki kadınlar rahat, biz
doğana kadar doktor yüzü görmezdik, kız mı erkek mi, sağlam mı, sakat mı
bilemezdik. Başımıza bir şey gelse hastaneye yetişene kadar ölürdük Allah
etmesin.
Sabah köye yaymışlar, öğretmenin hanımı doğum
yaptı demişler. Köyün bütün kadınları toplaştı eve, bir görsen hepsi hediye
getirmiş sana. Kimi havlu işlemiş, kimi elbise, oyalar, patikler, hırkalar.
Komşular, adı Bahar olsun, baharda geldi bu bebek dediyseler de baban kimseyi
dinlemedi. Onun adı Devrim olacak dedi. Adını Devrim koyduk. İyi mi ettik, kötü
mü ettik bilemedim.
Aman neblem kızım ne güzel günlerdi o
zamanlar. Elde yok, avuçta yoktu. Bir göz evde, iki döşeğimiz, iki kap
kacağımız vardı. Sobamızı yakar otururduk. Bir tane plağımız vardı, onu çalar
dinlerdik. Sonra baban götürüp yerine radyo aldı, hala evde duruyor. O zaman
böyle değildi ortalık, kimse kimseye düşmanlık etmezdi, sevgi vardı, saygı
vardı. Ayrım gayrım yoktu. Herkes birbirinin yardımına koşardı. Kötülük nedir
bilmezdik, görmezdik. O köyden ayrılınca, hepsi arkamızdan ağladı. Bazen
diyorum keşke hep orada kalsaydık.
Yorumlar
Yorum Gönder