Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Uzlaşma

Düşünüyorum da neden duygularımızı, düşüncelerimizi, sevgimizi, nefretimizi, kinimizi tüm hissettiklerimizi bütün samimiyetimizle ‘yekten’ değil de kırk atraksiyonla kırk ayak oyunuyla sunarız karşımızdakine. Neden korkarız, nedir bizi bu oyunlara gark ettiren temel öğreti. Kim öğretmiş bu insanlara, acı çekmekten, kırılmaktan, yanlış anlaşılmaktan korkma refleksini. Kim kodlamış bünyemize bu ayarları. Bilmiyorum nedir insanları bu hale getiren gelenek. Üzücü ve acınası. Kork mayın ya yüzleşin gerçeklerinizle. Sevin acılarınızı, zayıf yönlerinizi. Onlar sizin. Onlar sizin iç yüzünüz ve onlar sizin geçmişiniz, değerleriniz, sizi siz yapan bilinçaltınız. Onları sevin, onlar sizsiniz, onlar ne kadar öteleseniz de kendinizin. Onlar sizin üvey evlatlarınız. Her red ettiğinizde paçalarınıza sarılıp ağlayanınız, yardım isteyeniniz, şevkat bekleyeniniz. Onları sevin, onların zindanlarının kilidini açın. Serbest bırakın onları. Oturup konuşun uzlaşın barışın, onları sevin ki bu dibi d...
En son yayınlar

Karmaşa

Bazen reel dünyada o kadar kırılır o kadar acı çekersin ki daha fazla tahrip olmamak adına bilinçaltının da yardımıyla zamanla gerçeklikten kopar bir hayal dünyasında, sanal ve yalan bir ‘mutlulukta’ açarsın gözlerini. Başlangıçta her şey çok güzeldir, güllük gülistanlıktır. Olumlu ve güzel şeyleri haddinden fazla büyütürken, olumsuzlukları, zararlı olanları görmezden gelir hasır altı edersin. Oh be ne huzurdur bu, hayat sana güzeldir. Yüreğini bedliklere karşı öyle nasırlaşt ırmışsındır ki aldığın kılıç darbeleri basit birer çiziktir ve canını acıtmaz olmuştur. Her şeye gülüp geçiyorsundur, çok mutlusundur. Ama işte dünya hiç öyle değildir. Gezegen güneşin etrafında tur atmaya devam ediyordur hala. Aslında hiçbir şey değişmemiştir. Değişen sadece senin bakış açın olmuştur. Bir süre sonra aldığın kılıç darbelerinin ince çiziklerinden kan damlamaya başlar ve çizikler yavaşça büyüyerek derin yarıklara dönüşmektedir. Ama sen hala, sanal dünyadan aldığın hazları, bir mendil gib...

Ruhi Su

Orta sondayım sanırım seksenli yıllar. Eve bir teyp alınmış çift kasetçalarlı. Abim şehirden üç tane kaset getiriyor. Her gün dinliyoruz işimizin adı ney. Biri Ruhi Su öteki Selda Bağcan beriki de Ferhat Tunç. Sözleri garip müzikleri bir tuhaf ama dinleye dinleye alışıyorsun bir süre sonra. Arkadaşlarımın dinlediği müziklere hiç benzemiyor. Kimi Cengizci kimi Ferdi hayranı kimi Müslümcü, Orhancı. Az asortik kızlar, Nilüfer ve Sezen dinliyor. Bir onlara bakıyorum bir de bizim  evde çalanlara anlamsız geliyor onlarınki bana. Ruhi diyor sabahın bir sahibi var, sorarlar bir gün sorarlar, öteki diyor şehirde ojeli parmakları yazma, köyde nasır tutmuş elleri yaz gazeteci yaz, diğeri alıyor sazı, işkencede günlerce özgürlük mahkumları diyor. Diyorum bunlar ne diyor ne anlatıyor. Sonra duyuyorum özgün müzikmiş adı. Özgün müzik bu, bir havası var yani o zamanlar. Sonra işte Ahmet Kaya giriyor hayatımıza. Sonra mı sonrası da işte bildiğiniz gibi. Velhasıl hesabım yanlış değilse eğer ben Ruh...

Huzursuz

yani diyorum ki; uykularım huzursuz düşlerim kabus benim ağzımın tadı yok yüreğim incinmiş benim ruhum tekinsiz dilim anlaşılmaz benim...

Kabus

Üşüyorum birden, yorganın altına giriyorum, tir tir titriyorum, ne etsem de bir türlü ısınamıyorum. Yün yorganla hemhal olup az biraz ısınınca uykuya dalıyorum. Bir sürü rüya kabus arasında iki arkadaşımı görüyorum. Yüzleri sürekli dönüp değişip dönüşüyor başka insanlara. Nasıl oluyor bu diyorum. Biz üç yüzlü insanlarız diyor bir dostumun sureti. Sen hangisini çok özlediysen biz onu sana gösteririz diyor öteki. Bir sürü suret gelip geçiyor yüzlerinden, içim derin bir özlemle sarsılıyor uyanıyorum, terlemişim. Rüya ile gerçek arasında bir yerlerde takılıp kalmış bünyem ateşini sağaltmış rahatlamışım bir parça. Böyle böyle sıyırıyor insan diyorum kendi kendime. Üç yüzlü insan nedir, kim kodlamış bu bilgiyi bilinçaltıma, hiç anlam veremiyorum...

Aşk

Her aşk bünyesinde bir dostluk, her dostluk bünyesinde bir aşk barındırır. Aşk tadında dostluklarınız, dostluk tadında aşklarınız olsun diye bir tesbit ve temennide bulunmak ister bu marjinal gönül, yanlış anlaşılmaktan imtina ederek...