Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Mart, 2018 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Anam Anlattı Ben Yazdım

     Hekimhan’a bağlı bir dağ köyündeydik. Babanın tayini oraya çıkmıştı. Çanakpınar köyüne bağlı İşlaman mezrası. Dağ başı, ilçeye altı saat yürüme mesafesinde. Baban, arkadaşının katırıyla, ayda bir ilçeye iner, öte beri alıp gelirdi. Tek odalı bir lojmanda oturuyorduk. Ama çok güzel bir köydü, yemyeşil, bahar gelmiş mis gibi bir hava. Baban sabahın köründe ava çıkmış daha dönmemişti. Sürekli keklik avına çıkardı sana hamileyken hemen her gün keklik getirirdi. Kaç defa dedim babana artık ava çıkma diye. Derler ki keklik avlamak uğursuzluk getirirmiş, iflah olmazmış vuranlar. Hep korkardım hiç istemezdim gitmesini.       İşte öyle güzel bir bahar akşamı babanı beklerken, komşumuz Zekine ablayla kapının önünde dertleşiyoruz. O akşam, kızına görücü gelecekmiş, evde yemek yapacak bir şey yokmuş, iki ayağı bir papuca girmiş, kocasına söylenip duruyor. Gözü körolasıcaya dedim kaç defa, inmedi kasabaya, ne yapacağım ben şimdi, rezil olacağım misafirlere. T...

Rüya

Başı karlı bir dağın eteğinde küçük ahşap bir kulübe var. Önünde ahşap uzun bir masa. Bir ucunda sen oturuyorsun bir ucunda ben. Önümüzde bir bardak, bir tabak var. Kadehte rakı, tabakta az peynir var. Uzak tepelerin üstünden güneş batıyor. Ortalık tatlı bir kızıllığa bürünmüş. Yerlere bakıyorum kar var, kızıla çalan bir kar, bakır kızılına. Kardan yüzümüze vuruyor kızıllık, yüzüne bakıyorum sakalların da kızıl, koyu kızıl. Rakı, masa, ev her yer kızıla boyanmış. Geldiğin iç in teşekkür ederim diyorum. Susuyorsun yine uzun uzun. Seni dinlemeye geldim diyorsun sonra, ‘’ama çok fazla vaktim yok’’ Ben de seni dinlemek istiyorum ama hiç konuşmuyorsun diyorum. Susuyorsun yeniden. Bir türkü çal o zaman, yalnızca benim olsun. Çalamam diyorsun, ‘’sazımın telleri eksik’’ Sana çok kırılmıştım ama şimdi geçti diyorum. Mangal kömürü bilir misin diyorsun yerden bir avuç kar alıp rakı bardağıma koyarken. Yüzüme bakarak devam ediyorsun; mangal kömürü, yanar yanar kor ateşe dönüşür. Bir süre sonra ya...

8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü

Lise yılları, köydeyiz kayısı topluyoruz. Şimdilerde rahmetli olmuş akraba bir kadın, annemin ağzına girmiş hararetli hararetli bir şeyler anlatıyor bana bakarak. Çaktırmadan yaklaşıyorum merakla. Filankesin oğlu senin kıza talip oldu diyor, durumları iyi, ver kızı rahat eder diyor, ver kızı size de faydası dokunur, zenginler, varlıklılar diyor. Annem uzun uzun dinliyor, ne söyleyecek diye merak ediyorum, kulak kabartıyorum heyecanla. Birden başını kaldırıp sert, bir o kadar da net bir ses tonuyla, benim kocaya verecek kızım yok diyor, ‘’benim kızım okuyacak…’’ O an annemin boynuna atlayıp, iyi ki benim annemsin demek istiyorum ama muhabbeti duyduğum anlaşılmasın diye usul usul kayısı toplamaya devam ediyorum, yüzümde hınzır bir gülümseme. Ondan sonraki gelenlere de, annem hep aynı cümleyi kuruyor. Benim kızım okuyacak! Benim kızım okuyacak.. Okudum ben de, hep okudum. Kitap okudum, düşünmeyi öğrendim, okul okudum hayatı öğrendim, üniversite okudum, direnmeyi öğrendim, haksızlığ...

Karakolda Ayna Yok

    Doksanlı yılların ortaları. Daha yaşanabilir bir dünya hayaliyle, kelle koltukta mücadele edip, fırtına gibi estiğimiz zamanlar. Bunun sonucu olarak bilfiil tutuklanma, gözaltı, takip, polisten, jandarmadan kaçış, faşistlerle kavga dövüşten bunalmışım, bir parça nefes almak adına kalkmışım Malatya’ya ailemin yanına gelmişim. Bir yanı şehrin modern caddelerini arşınlarken, öte yanı toprağa göbekten bağlı, yarı feodal ailemin o aralar en büyük sorunu olan tarla bahçe işleri ile ilgileneyim dedim. Köydeki tarlalarla ilgili bir devlet teşviği mi ne varmış, herkese vermişler, bizimkilere vermemişler. Nasıl vermezlermiş ya, hadi kalk gidelim de neden vermiyorlarmış bir öğrenelim diye artislik yapıp, aldım annemi kalktık gittik Akçadağ’a. Bilumum resmi kurumun küflü odalarında canından bezmiş, salla başı al maaşı tadındaki memurlarından, bugün git yarın gel cevabına aldırış etmeden gezdik dolaştık, en son nüfus müdürlüğüne vardık bir evrak almak için. Adam dedi, bu evrağı ...