Düşünüyorum da neden duygularımızı, düşüncelerimizi, sevgimizi, nefretimizi, kinimizi tüm hissettiklerimizi bütün samimiyetimizle ‘yekten’ değil de kırk atraksiyonla kırk ayak oyunuyla sunarız karşımızdakine. Neden korkarız, nedir bizi bu oyunlara gark ettiren temel öğreti. Kim öğretmiş bu insanlara, acı çekmekten, kırılmaktan, yanlış anlaşılmaktan korkma refleksini. Kim kodlamış bünyemize bu ayarları. Bilmiyorum nedir insanları bu hale getiren gelenek. Üzücü ve acınası. Kork mayın ya yüzleşin gerçeklerinizle. Sevin acılarınızı, zayıf yönlerinizi. Onlar sizin. Onlar sizin iç yüzünüz ve onlar sizin geçmişiniz, değerleriniz, sizi siz yapan bilinçaltınız. Onları sevin, onlar sizsiniz, onlar ne kadar öteleseniz de kendinizin. Onlar sizin üvey evlatlarınız. Her red ettiğinizde paçalarınıza sarılıp ağlayanınız, yardım isteyeniniz, şevkat bekleyeniniz. Onları sevin, onların zindanlarının kilidini açın. Serbest bırakın onları. Oturup konuşun uzlaşın barışın, onları sevin ki bu dibi d...